Geçenlerde Guy de Maupassant 'ın bir öyküsünü okudum. Öyküde Turgenyev 'in bir dost meclisinde anlattığı korkutucu bir anıdan bahsediliyor.
Turgenyev bir av gezisi sırasında serinlemek için bir ırmağa girmiş. Irmak ağaçların altında, ağaçların içinden, üstünde yüzen otlarla dolu, derin, soğuk ve berrak bir biçimde akıyormuş. Turgenyev yavaşca yüzüyormuş, ruhu sakinmiş, hafifçe otlara köklere dokunuyormuş, sarmaşanların tenini okşayıp gitmesinden mutluluk duyuyormuş. Derken bir el dokunmuş omzuna. Büyük bir sarsıntıyla arkasını dönmüş ve kendisine gözü dönmüş biçimde bakan korkutucu bir varlık görmüş. Bir kadına ya da dişi maymuna benziyormuş. kocaman kırışıklarla dolu bir yüzü varmış ve gülüyormuş. şüphesiz memeleri olan adlandırılamaz iki şey önünden sallanıyormuş, upuzun, karmakarışık ve güneşten kızıllaşmış saçları yüzünü çevreliyor ve sırtının üstünde dalgalanıyormuş.
Düşünmeden, düş kurmadan, anlamadan çılgın gibi kıyıya doğru yüzmeye başlamış. ama yaratık daha hızlı yürüyormuş ve onun dirseğine, bacaklarına sırtına dokunuyormuş sırıtarak.
Sonunda kovalamaca karaya çıkınca da devam etmiş. en sonunda bir çoban çocuğa rastlamışlar ve çocuk yaratığı kovmuş. meğer yaratık ormanda çobanların yardımıyla yaşayan deli bir kadınmış.
Hikaye korku üzerine bir hikaye ve böyle Turgenyev dışında birilerinin de anlattığı bir kaç kısa hikayeyi barındırıyor ve arada Guy de Maupassant korku üzerine değinmelerde falan bulunuyor.
Bu özerini verdiğim benim şimdiye kadar okuduğum en ürkütücü hikaye.
2 yorum:
İnsanın başına geldiğinde çok sinir bozucu bir olacaktır eminim. Korkutucu.
Yorum Gönder